Salim

2024
Ömer Orhan

BİRİNCİ BÖLÜM 

Hayat devam ediyor. Bu eksende hüzün, tasa ve dert etrafımızı kaplıyor. Çile ile olur, hayat. Çilesiz refah kurulmaz. Ne kadar çok çile çekerseniz, o kadar mutlusunuz, demektir. İçi boş bir keyif, havailikten başka bir şey değildir. Boş teneke misali, tınlayarak geçer ömrümüz. Çilenin oluşması için çalışmalı insan. Çalışanın çilesidir, her şey. Tembellik dahi çalışmayı gerektirir. Bu saptamayı, diğer alanlara da uygulayabilirsiniz. Müreffeh bir devlet nasıl olmalıdır? Çilesiz bir devletten, refah edici uygulamalar, arasanız dahi bulamazsınız. Çünkü bu devletler, boş tenekedir. Her uyguladığı refah politikası, tınlamadan ibaret kalır. 
Bir faidedir çoğu zaman hayatı anlatan. Küçük bir kuştur, özgürlük bazen. Çekirdekten meyve ağacı yetiştirmektir, mutluluk. Sabah kalkınca yapacak işleri olmaktır, çile. İnsan önce kendi varlığı ile daimdir. Eldeki çiledir, varlık. Var ise çile, refahtır hayat. Ne yapmaya çalışıyoruz? Boş bir keyif! Kim ister ki böyle olmayı?
Bir adada yalnız kalsanız, yanınıza ne alırdınız? Bir kuş, bir kağıt ve bir kalem. Kuş yalnızlığa ilaç olur. Kağıt ve kalem ise çalışmadır. Kalem yazı yazmanızı sağlar. Kağıt ise boş beyaz bir sayfa verir. İnsan tabiatı gereği yalnızlığa meyyal değildir. Kağıda yazılan her yazı, gelişmedir, refahtır ve mutluluktur. Kağıt, kalem ve kuş size gelişmiş bir toplum ve medeniyet inşa eder. 

İKİNCİ BÖLÜM 

Zaman, bir nehir misali akıp gider. Kıymetini bilmek gerekir. Bir noktadır. Noktadan sonra devam eden süreçtir. Mutlak doğruya su diyebilmektir. Böyle derken ya olur ya olmaz, diye düşünmektir. Özde ise mutlak doğruya su demektir, zaman. Suyun akıp gitmesine benzetilir. Çile, zaman içinde oluşan dert, tasa ve kaygılardır. İnsanın yaşadığı zorluklardır.
Zaman, devam eden süreçte şekillenmeye başlar. Geçmiş dönemler, aynı zamanda kayıttır. Yaşanmış bütün variyetler, içinde saklıdır. Zamanı, tecrübeler yumağına benzetebiliriz. İnsan birçok konuyu anlamada ve kavramada zorlanır. Zaman tecrübesi çok olanlar, az hataya maruz kalır. Zamanı bir de bu açıdan düşünebiliriz. Süreç kavramı da olayların şekillenmesinde etkilidir. Zamanın içinde olan diğer bir kavramdır. Kalite standartları açısından süreç önemlidir. Zamana olay kavramını da ekleyebiliriz. Geçmiş olaylar tetkik edilirse, fayda oluşturur. Fakat esasda çiledir, refahın ta kendisi. Zevk ve sefadan üretilmez, refah sağlayan ve idame ettiren. 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Bir otobiyografi yazmak istiyorum. Yaklaşık on dört yaşından beridir, çalışmaktayım. İlk ve orta öğretimi, on dokuz yaşında tamamladım. On dört yaşında, evden ayrı olarak eğitim hayatına devam ettim. Beş yıllık yurt sürecinden sonra tekrar eve döndüm. Bir yıl sonra üniversite eğitimine başladım. Bu süreçte dört yıl sürdü. 
Eğitim, esasında çok değerli değil. İstendik davranışların edimi, isabetlidir. Fakat üç yaş dönemi, önemlidir. Bu yaşta eğitim, tam anlamıyla çalışıyor. Ağaç, yaşken eğilir. Kartlaşmış ağacı eğmek istesek, ya kırılır ya da zorlamaya dönüşür. Bu yüzden eğitime tabi tutulan bireylerin üç yaşlarına inmek, mantıklı olsa gerektir. Üç yaşında yaşadığım mahallede değilim. Doğduğum mahallenin karşısındaki mahalleye, ev yaparak göç etmişiz. Yani bir bakıma gurbette yaşıyorum. Her ne kadar espri olsa da, her espri de bir gerçeklik vardır. 

Aynı bölgedeki mahalleler arasında, farklılıklar mevcuttur. Bütünleşik anlamda belli bir bölge ifade edilse de farklıdır. Bölge üç mahalleden teşekkül eder. Kaldığım mahalle, diğer iki mahallenin ortasındadır. Eskiden, bu kadar zengin değildik. İlerleyen zamanda variyet ve medeni ortam gelişti. Eski yaşantılar anılarda kaldı. Geleneksel evler ara ara bu izleri taşır. Yeni kuşak farklı bir yaşantıya meskendir. İkamet ettiğim mahalle, melez bir özellik taşır. Köyden indim şehire misali. Daha çok, diğer mahallelerden göç almıştır. Bu hikaye, Belen Mahallesi'nden Hıdırlık Mahallesi'ne göçün çilesi ve refahıdır.