Resi Dal

Ömer Orhan
2024
 
BİRİNCİ BÖLÜM 

Seslerin oluşumu ilginçtir. Belli bir uyum içinde, müzik dediğimiz, bütünsellik oluşur. Notalar, bir temsili ifade eder. Do notasında, dağın doyması esası vardır. Diğer notalar da da belli bir mana ve temsil mevcuttur. Dolayısı ile müzik kendine münhasır bir haldir. Mutlaka kendini tamamlar. Bunu başkasının söylemi veya ifadesi olarak almaz. Residal kitabı, bu konuda, birkaç beyan oluşturmak için yazılmıştır. Re notası, güneş meyvesi demektir. Mi notası, deniz nimeti anlamındadır. Fa ise müziğin mutlak doğru olduğunu belirtir. Sol, müzikte anahtardır. Tüm eserler, sol anahtarı ile başlar. Manası, silo doymuş, olmaz şeklindedir. La notası, tamamen olmaz, ifadesidir. Müziğin kendine münhasır olduğunu gösterir. Son nota ise si notasıdır. Silo nimeti ibaresi ile ifade edilir.
Bu şekilde müziksel bir dil oluşturabilir miyiz? Bence mümkün. Bu konuda epeydir çalışıyorum. Zengin bir kelime dağarcığına ulaştım. Bu fikir, hiyeroglif yazısının mantığına yakın şekilde oluştu. Bildiğimiz üzere hiyeroglif, resim yazısıdır. Notaları resimsel bir temsil olarak aldığımızda, büyük bir lugate ulaşıyoruz. Müzik gibi kendini tamamlayan bir dil.

İKİNCİ BÖLÜM 

Lisan ile dil arasındaki temel fark nedir? Dil doğru bir ifade iken lisan, ya olur ya olmazdır. Bu yüzden, dil çalışmalarına önem vermelidir. Lisan gibi düşünmemek gerekir. 

Notalarla kurduğum diyalog, yeni bir dil doğurdu. Alfabede bir çok harf vardır. Fakat notalarda geçen harfler bellidir. Diğer harfleri kullanmamak gerekir. Ancak böyle yaparsak, özgün bir dile kavuşabiliriz. Latin harflerini kullanmak, sorun teşkil etmez. Harflere, farklı sembollerde verebiliriz. Yaygın olanı kullanmak, isabetli bir karar olur.
Amacımız, yetmiş bin kelimeye varan büyük bir lügate ulaşmaktır. Mevcut dillerde gramere uyan kelimeler, aynen sözlüğe dahil edilmelidir. Dil, medeniyetin gelişimine katkı sunar. Bu yüzden hassas bir konudur. Lugat, mantıklı karardır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 
Notalarda oluşan alfabe, kelime zenginliği sunuyor. Dolayısı ile her hece bir anlama denk geliyor. Bu durumu üç misal ile açıklayalım. Sa, Ra ve Ma gibi. Sa, zaman; ma, su ve ra ise güneş anlamındadır. Heceleri birleştirdiğimizde, sara örneğini verirsek zaman güneşi anlamı oluşmaktadır. Samara dersek ise zaman suyu güneşi meali oluşur. Samara, Abbasiler'in Türk askerleri için kurduğu şehrin adı idi. Bağdat yakınlarındaki bu şehir, tarihin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Efes şehride misal olarak verilir ise şu mana oluşur. Meyve, müzik meyvesi silosudur. Efes ve Samara misali konuya açıklık getirdi. Bir örnek daha gerekirse, Amasra'yı belirtebiliriz. Peki, Amasra anlamı nasıl oluşuyor. A'ya mutlak doğru dersek, A, su silosu yani mas, ra ise güneştir. Bütün bu enformasyonu toplar isek şu sonuç çıkar: Mutlak doğru; su silosu ve güneştir. Böylece Amasra'nın anlamı ari oldu.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İlim, yeni lügate uyan bir laftır. Eş anlam taşıyan bilim ise uymayan bir laftır. İlim tam bir ifade iken bilim, yarım bir ifadedir. Eş anlamlı, böyle beyanlara rastlamaktayız. İlim kendi içinde bir bütünlük iken; bilim, bu bütünlüğü bozmaktadır. Yeni lugat bu durumun farkındadır. Durum bir eleştiri olarak algılanmamalıdır. Zenginlik olarak ifade etsek daha doğru olur. Zenginliği en üst seviyeye çıkarmak doğru değil. Zenginden önemli dindar ve güzel vardır. Avrupa toplumunda ve Antikçağ'da durum açıktır. Zenginlik Avrupa'da Yeniçağ ile gündeme geldi. Burjuva sınıfı dersek, anlaşılır zannedersem. Selamet açısından ise ehemmiyet alanı, fakirleşme kavramıdır. Fakir diye bir durum yoktur. Fakirleşme diye bir durum ise aridir. İslam olan fakirleşmemeyi esas almalıdır. Yeni lugate bu açıdan bakmak gerekir.