Damla 

Ömer Orhan 

2024

BİRİNCİ BÖLÜM 

Yüksek dağların ve doğanın hakim olduğu bir ortamda, ayakta kalabilmek zordur. Dam diye ifade ettiğimiz tepeler, gerçek hayatın timsalidir. Buralarda varlık, yokluk ve zorluk egemendir. Damda olan için farkındalık, damda olmayan için ise bilmek, emek ister. Esasında, her ikisinde de ortak bir yan vardır. Bu ortak ortak yan, emektir.

Dam olan için olmaz ifadesi, damlanın  ta kendisidir. Atalarımız, damlaya damlaya göl olur, demişlerdir. Bu minvalde, tasarruf ifadelerinden birisini yakalamış oluyoruz. Peki dam ne demektir? Dağ ise deniz demek, dam ifadesinin tam karşılığıdır. Dağ ile deniz arasında bir bağlantı mevcuttur. Bu bağlantı damla ifadesinde dam, olmaz, diyerek, vermeme şeklindedir. 

Yıllardır deniz kenarında yaşıyorum. Memleketim bir dağ yerleşkesidir. Denizinde, dağında kıymetini bilmek gerekir. 

İKİNCİ BÖLÜM 

Motor almak istiyorum. Motoru ne yapacaksın? Güzel bir araba al, rahatça kullan! Neden motor? Erkek adam araba kullanmaz, motor kullanır. Neden böyle diyorum? İçine girilen her unsur, müennestir, yani kadındır. Araba içine girilen bir araçtır. O halde araba müennestir. Motor ise müzekkerdir yani erkektir. O vakit neden araba alayım ki? Fransızca dersleri esnasında bu bilgiyi öğrendim. Diğer bir örnekle mevzuyu açalım. Ağaç erkektir, fakat meyve kadındır. Ağacın içine giremezsiniz, meyvenin ise içine girebilirsiniz. Aradaki fark budur, vesselam. Daha önce çalıştığım şehirde kaldı motorum. Şimdi ise memleketimdeyim. Motorsuz kaldım. Hiçbir yere gidemiyorum. Mağdurum yani. Sıfır motorlar epey pahalı. İkinci el bir motor benim için ideal doğrusu. Fırsat insanın ayağına gelir bazen. Fırsatı kaçırmamak gerekir. Kahvede otururken tamirci, elimde bir motor var, dedi. Cüzi bir fiyata verebilirim, diye ekledi. Piyasada birçok motor vardı. Her motor iyi değil, kardeşim. Motora bakmaya karar verdim. Önceki motor tasarımının aynısıydı. Yani tam bir motor. Sadece bakıma ihtiyacı vardı. Bu düşünceler içinde, ilçeye gittik. Noter işlemlerini yaptırarak motoru aldım. 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Artık bir motorum vardı. Memlekette de motor kullanabilirdim. Sahilde aldığım motor, beyaz renkte idi. Memleketteki motor ise erik rengindeydi. Geçen sene, sahile doğru, beyaz motor ile uzun bir yolculuk yaptım. Mola yerlerinde dinlenerek, bir günlük süre zarfında sahile ulaştım. Sabah yola  çıktım. Gece boyunca yol aldım. Ertesi günün sabahı, şehri tepeden gören bir noktada, etrafın aydınlanmasını bekledim. Sahile uzanan yol epey dikti. Gece vakti motorla inmek, riskliydi. Tepede sabaha kadar bekledim. Yükseklik korkum var, herhalde! Sanki dağ, sallanıyordu. Uçurumdan düşecek gibi hissediyordum. Aşağı bakmamaya karar verdim. Kamp kilimini yere serdim ve bir süre istirahat ettim. Gün aydınlanınca tepeden inen yoldan deniz kıyısına ulaştım. 

Geçen sene bölgenin batı sahilinde çalışıyordum. Daha önce, doğu sahilindeydim. Doğuya gidersen ilerlersin, batıya gidersen gerilersin. 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İnsan, eşyaların ruhu olduğuna inanır. Motor, mekanik bir sistemdir. Fakat, bir dili vardır. Vasıtayı kullanırken  durumu, farkedebiliyordum. Bilinçli olarak, motora eziyet ettiklerini farkettim. Böyle bir şey olur mu, diyebilirsiniz. Gerçekte, var. İnsanların motora eziyet etmesini anlamak zor. Fakat reel olan bir gerçek. Belirttiğimiz gibi, eşyaların bir dili ve ruhu vardır. Böyle kabul etmek zorundayız. Nasıl birbirimizle iyi geçinmek zorunda isek, eşyalarla da iyi geçinmek durumundayız. Doğru ve esemesel olma, bu şekildedir. Eşyaların dili ve ruhu olur mu, diyen bir kişi için, iyi niyet beslemek, epey güçtür. 

Kaplumbağa ile tavşanın hikayesini bilirsiniz. Bu hikayede tavşan kendine çok güvenir, nasıl olsa kaplumbağayı geçerim ve yarışı kazanırım, diye düşünür. Bir ağacın gölgesine uzanır. Kaplumbağa ise yarışa devam eder. Tavşan uyandığında ne görse beklersiniz? Kaplumbağa bitiş çizgisine doğru ilerliyor ve yarışı kazanmak üzeredir. Bütün enerjisini kullanarak kaplumbağayı geçmeyi ve yarışmayı kazanmayı düşünür. Nihayetinde kaplumbağa bitiş çizgisine ulaşmayı başarır. Hikayenin görünen yüzü, bu şekildedir. Esasında, kaplumbağa adımını atarken, ne kadar mesafe olduğunu hesap eder, kısa bir mesafe ise adımını atmazmış. Görünürde kaplumbağa yavaş bir canlı iken özünde bir at kadar hızlıdır. Bu hikayeyi neden anlattım? Çünkü, motor, bir kaplumbağa idi.